Tasarım, sanatla bağı olan ve diğer alanlardan ayrılan estetik, teknik, felsefi, işlev gibi pek çok farklı kavramın rol oynadığı bir süreçtir. Tasarım ve sanat ilişkisinde görsel sanat felsefi olarak düşündüren, insan psikolojisini, duygularını, görme algısını etkileyecek kavramlar yaratırken; tasarım, işlevi olan estetik değerlere sahip yaratıcı fikirleri bir nesne üzerinde görünür kılmaktadır. Bu bağlamda sanat, tasarımı doğuran ve kuşatan bir kavram olarak ya da tasarımın beslendiği kaynak olarak algılanabilir.

Tüm tasarımların başlangıç noktası olan denge, insan yaşamının hemen her noktasında kendine yer bulabilen önemli bir kavramdır. İnsan vücudundan doğaya, Uzak Doğu felsefesinden makroekonomiye kadar  farklı alanlarda karşımıza çıkan denge kavramı, tasarım disiplinleri için son derece önemlidir. Denge kavramının; vurgu, ritim, bütünlük ve kontrast gibi temel tasarım ilkeleri arasında özel bir yeri vardır. Tasarımda denge bütünlüğü, tüm bu ilkelerin kendi içinde uyumlu olmasını sağlar ve tasarımın görsel dilini netleştirir. Tasarımların kimliğini oluşturan sürdürülebilirlik ve özgünlük gibi kavramlar da gücünü dengeden alır.

Bürotime’ı tanımlayan üç bileşenden biri olan “Unique Sense of Design” tamlamasını “sense of design” ve “unique design” olarak kendi içinde anlamlı parçalara ayırdığımızda; Sense of Design’ı; “tasarım anlayışı” ve “duyusal tasarım” olarak nitelendirirken, Unique Design’ı ise; “tasarımda özgünlük” olarak tanımlayabiliriz. Bu iki tamlama bir araya geldiğinde “tasarımda denge bütünlüğünü” çağrıştırmaktadır.

Doğada devamlı dönüşüm halinde bulunan dengeli bir enerji akışı vardır. Tasarımcı, mimar veya sanatçı yaşamındaki dengeyi, karşılıklı enerji alışverişinde bulunduğu malzemede arar. Sanatçının yaşamı boyunca düşünce dünyasında biriktirdiği tüm deneyim ve birikimler proje, ürün veya tasarımın gelişim sürecindeki değerler alt yapısını oluşturmaktadır. Temel tasarım prensiplerinin düzenli dağılımı ve birbiriyle uyumu, yapıtı değerli kılan görsel denge unsurunu meydana getirir. Tasarımı oluşturan bütün, kendi parçaları içinde sağladığı uyum kadar zıtlıkları da barındırmaktadır. Çünkü estetik ve işlevsel değer, bütünlüğün oluşturduğu zıtlıkların dengesindedir. Yapıttaki temel öğelerin düzenli dağılımı ve diğer öğelerle dengeli ilişkisi; tıpkı bireyin dünya üzerindeki yerine, diğer insanlarla ve toplumlarla ilişkilerinin düzenli olmasına benzer.

İnsan Odaklı Tasarım ve Denge

Geniş bir perspektiften değerlendirecek olursak, çevremizde yer alan her ayrıntıda denge kavramına rastlayabiliriz. Ruh ve beden, bilinç ve bilinçaltı, hayal ve gerçek, estetik ve işlev… Birbirine zıt ya da birbirini tamamlayan unsurlar bir araya geldiğinde denge daima ön plandadır. İnsan, hem estetik bilinç hem de bilinçaltı yoluyla çevresindeki dengeyi net bir şekilde algılar. Bazı tasarımlara baktığımızda tanımlayamadığımız, ama eksik olduğunu hissettiğimiz bazı şeyler varsa bu büyük ihtimalle denge bütünlüğünün olmayışından kaynaklanır.

Tasarımcı, hayal ettiği tasarımı somut bir şekle sokmaya çalışırken insanı odağına almalıdır. Bütünlük taşıyan bir görsel dilden bahsedebilmek için denge unsurunun; kullanıcı için içselleştirilmiş bir deneyim sunması gerekir. Bağlamın sunduğu veriler de fiziksel tasarım süreci için oldukça önemlidir. Tasarımcı amaçladığı dengeyi kurarken, parça ile bütünün ilişkisine benzer şekilde, tasarım ile çevrenin ilişkisine de dikkat etmelidir. İnsan odaklı tasarım sadece boyut ve görsellik olarak ele alınmamalı, tasarımın işlevsel açıdan da dengeli bir bütünlük ortaya koyması amaçlanmalıdır.

Bu noktada, tasarımcılar arasında sıklıkla tartışılan form ve fonksiyon ilişkisinin de kendi içinde bir dengeye sahip olduğu görülebilir. Tarih boyunca bu denge, çeşitli tasarım anlayışları ve sanat akımlarıyla birlikte farklı şekillerde yorumlanmıştır. Farklı bakış açılarına rağmen tasarımcılar, denge bütünlüğünün, insanın fiziksel ve ruhsal gereksinimlerini karşılamak açısından ne kadar önemli olduğu konusunda hemfikirdir. Özellikle mimarlık ve endüstriyel tasarım disiplinlerinde, işlevsel ve estetik unsurlar, ancak kendi dengelerini yaratarak özgün ve sürdürülebilir bir dil oluşturabilir.

Tasarımcı Açısından Denge Bütünlüğü

Denge bütünlüğü, tasarım sürecindeki makro kararların yanı sıra, ince ayrıntılar için de oldukça önemlidir. Tasarımda kullanılan renklerin ve dokuların ahengi görsel bir denge oluşturmalıdır. Ayrıca bütüne bakınca göz çarpan doluluk ve boşluk oranı da, tasarımın dengesini etkileyen önemli bir faktördür. Görsel denge hissini oluşturmak için simetrik, asimetrik ya da radyal denge kavramlarından faydalanılabilir. Tasarımcı, düzenli ya da hareketli unsurlar kullanarak dengeli, estetik ve özgün tasarım örnekleri yaratabilir.

Kontrast da denge sağlamak için kullanılabilir. Tasarımda denge bütünlüğünü yakalamak için karşıt görünen birçok ögeden yararlanmak mümkündür. Kontrast, denge bütünlüğünü vurgularken tasarıma özel bir ritim de kazandırır. Aslında denge; ritim, uyum ve bütünlük gibi iç içe geçmiş kavramların bir sonucu gibidir. Yapıya ya da nesneye ilk kez bakan kullanıcılar bile denge bütünlüğünü hemen fark edebilir. İnsan odaklı bir ürün, eğer dengeli bir tasarım sürecinden geçmişse, kendisi ile barışık bir görünüm sergileyecektir.

Tasarımın yaşanabilir ve sürdürülebilir olması için denge hissi doğru bir şekilde kullanıcıya aktarılmalıdır. Nitelikli bir tasarım; önerdiği işlevi başarıyla yerine getirmeli, estetik bir değer taşımalı ve bu iki olguyu ideal bir denge bütünlüğü eşliğinde sunmalıdır. Tasarım prensiplerini yorumlarken teknolojinin geldiği noktayı da iyi analiz etmek gerekir. Çağa ayak uyduran tasarımlar için denge bütünlüğüne katkı sunan teknolojilerden ve inovatif malzemelerden faydalanmak son derece önemlidir.

Denge Kavramının Tasarım Sürecine Etkileri

Tasarım, birçok farklı dinamikten etkilenen disiplinlerarası bir süreçtir. Bu süreci doğru bir şekilde yönetmek için tasarımcılar bakış açılarını belirli bir üslup üstüne kurar. Kimi zaman ürünleri üreten firmayla, kimi zaman ülkelere has mimari tarzlarla örtüşebilen bu süreç, tasarım disiplinlerinin de gelişmesini sağlar. Tasarımcının bakış açısı her şeyden önce insan merkezli olmalıdır. Örnek olarak, tüm gününü ofiste geçiren birisi için binanın yarattığı algıdan mekanın çözümlenme şekline, ortamdaki estetik detaylardan çalışma masasının işlevselliğine kadar her şey denge bütünlüğünü etkiler.

Tasarımcı, ön çalışmalar ile elde ettiği veriyi sentezler ve kendi zihninde biçimlendirir. Bu süreç boyunca, deneyim ve yaratıcılık gibi etkenler de bir anlamda dengelenir. Görüldüğü gibi denge kavramı tasarım sürecinin öncesinde ve sonrasında varlığını yoğun şekilde hissettirir. İster göz önünde ister arka planda olsun, tasarımın ve insanın kesiştiği birçok alanda görsel ve psikolojik dengeden bahsedebilmek mümkündür. Tasarımın değerlendirilip projeye dönüşmesi de felsefi bakış açısının oturması ile gerçekleşir. Estetiğin ve işlevselliğin bir araya gelmesi ile ortaya çıkan güçlü etki, kullanıcının kendisini ideal bir bütünlük içerisinde hissetmesini sağlayacaktır.

Doğaya saygılı tasarımlar üretmek, geleceğimiz açısından oldukça önemlidir. Mimarlık, endüstriyel tasarım ya da iç mimarlık gibi disiplinlerin denge unsuruna gösterdiği özen, sürdürülebilir bir çevreye sahip olabilmemizi sağlar. Tasarımcı geleceğe güçlü bir miras bırakmak için, insan odaklı ve çevreye duyarlı tasarımlar yaratabilmelidir. Doğanın sahip olduğu eşsiz dengeyi korumak ve ondan ilham almak, her türlü tasarım için ideal bir başlangıç noktası olacaktır. Tasarımı farklı bir bakış açısı ile değerlendirip, doğa ve insan arasındaki dengenin vazgeçilmez bir unsuru olarak görmek birçok şeyi değiştirebilir.

Yeni ve Özgün Bir Tasarım Kültürüne Doğru

Değişen teknoloji ve yeni neslin benimsediği yaşam tarzı, tasarım disiplinlerinin dönüşmesine de öncülük ediyor. Bu değişime, eski ile yeni arasında kurulan güçlü bir denge gözüyle de bakmak mümkün. Geleneksel ile modernin, sade ile karmaşığın ya da doğal ile yapayın oluşturacağı denge bütünlüğü, çağın postmodern havasına uygun bir bakış açısı olarak okunabilir. Kullanıcıya kaliteli bir deneyim sunmak için günümüzde denge kavramına her zamankinden daha fazla ihtiyaç duyduğumuzu da söyleyebiliriz. Bu açıdan bakıldığında, işlevi ve estetiği dengeli bir üslup eşliğinde harmanlamak; çağımızın inovatif tasarımcılarına çok farklı kapılar açabilir.

Tasarımcı, oluşturduğu konsept çerçevesinde, farklılıklardan beslenen özgün bir denge bütünlüğü oluşturabilir. Dolu boş dengesi, renklerin dengeli kullanımı ya da işlev ve estetik arasındaki denge; tasarımcının bakış açısını son ürüne başarılı bir şekilde yansıtmasını sağlar. Tasarıma kişisellik katan bu tip detaylar, bütün ve parçalar arasındaki uyum için kavramsal bir temel de sunar. Denge bütünlüğünün fiziksel, psikolojik ve estetik bileşenleri; hem tasarımın kendisini hem de tasarım sürecini dönüştürebilecek güce sahiptir. Ortaya çıkan ürünün büyük bir gökdelen ya da bir sandalye olması hiç fark etmez, odakta insan yer aldıkça dengenin tasarım sürecindeki önemi azalmayacaktır.

Bürotime; insan odaklı tasarım anlayışını, özgünlük ve işlevsellik gibi unsurlarla harmanlayarak arzulanan denge bütünlüğünün ideal bir şekilde oluşmasına özen gösterir. Tasarımı sınırlı bir süreç olarak değil, döngüsel ve değişken bir deneyim olarak gören üretici, “Unique Sense of Design” mottosu üzerinden şekillendirdiği yenilikçi tasarım felsefesi ile denge bütünlüğü kavramına vurgu yapmaktadır. Mimarlık, iç mimarlık, tasarım, kültür –sanat başlıklarıyla ilgili yenilikçi yaklaşımlara, yaratıcı endüstrilerin tüm değerlerini tek çatı altında toplayan burotime.blog adresinden ulaşabilirsiniz.