Tasarımın kullanıcı üzerindeki etkileri hakkında düşünmeye başlamadan önce, duyuların nasıl çalıştığı hakkında bilgi sahibi olmak önemlidir. İnsanlar, zengin ve çok katmanlı bir duyusal dünyada yaşayan varlıklardır. Duyularımızla etraftan gelen bilgi akışına cevap olarak sürekli harekete geçiyoruz. Buna karşılık, yaptığımız her eylem ile duyusal bilgiler üretiyor ve böylece döngünün devamlılığını sağlıyoruz. Beş farklı duyu organımızla algılayabildiğimiz nesnelerden aldığımız ilk sinyaller, öncelikle orta beyine giderek buradan vücudun ilgili birimlerine dağıtılıyor. Diğer bir deyişle, herhangi bir tasarımla ilk etkileşime geçtiğimiz anda hafıza sisteminin de içinde bulunduğu orta beyin harekete geçiyor. Orta beyini harekete geçiren duyu organlarımızdan hangilerinin tasarımla ne şekilde etkileşim kurduğu burada kilit rol oynuyor. Bir tasarım, duyularla ne kadar verimli şekilde etkileşime geçebilirse, zihinde o kadar kalıcı bir yer edinmeyi başarıyor. Bu bağlamda “duyusal tasarım” adı verilen yenilikçi bir tasarım anlayışı, son dönemlerde yapılan ürün ve mekan tasarımlarına damgasını vuruyor. Duyular aracılığıyla fiziksel çevre ve tasarım arasında kurulan bu güçlü bağ, sözlük anlamı “duyu” olan ve Bürotime’ın tasarım prensipleri arasında yer alan “sense” kavramını gündeme getiriyor.

“Sense” Kavramı ile Artan Farkındalık
Dünyayı ve içinde bulunduğumuz çevreyi beş duyu organımızla algıladığımızı ve algıladığımız her şeye vücudumuzun duyusal bir tepki oluşturduğunu savunan duyusal tasarım anlayışı, “sense” kavramının temelini oluşturuyor. Aynı nesnede kullanılan iki farklı yüzeyi ele aldığınızda renk ve şekil gibi görsel farklılıkların yanı sıra, kullanılan malzemeye veya yapılan uygulamalara bağlı olarak oluşan doku farklılıkları, ikinci bir duyuyu harekete geçiriyor. Böylece kullanıcı, tasarımla daha yakından temasa geçerek iki farklı duyu ile etkileşim kurma ve ona dokunma ihtiyacı hissediyor. Bu etkileşim sonrasında kişi, karşısına çıkan yeni tasarımları hafızaya yerleşen bu bilgi ışığında inceliyor. Artan farkındalığı ile yeni tasarımları daha kısa sürede, daha yakından tanıma ve deneyimleme fırsatı buluyor.
Yenilik, her anlamda kullanıcılara ve tüketicilere iyi gelen bir kavram halini alıyor. Bu durumda, alışılmış tasarımlarla kullanıcıların dikkatini çekmek ve bu tasarımlarla onlara üst düzey fayda sağlayabilmek ise mümkün olmuyor. Bu anlamda yenilikçi bir bakış açısıyla tasarlanan, özgün ve farklı ürünler farkındalığı yüksek kullanıcıların ilgisini çekerek onlar için yeni deneyim fırsatlarına dönüşüyor.
Kullanıcı Odaklı Tasarımda “Sense” Kavramının Önemi
Duyular, tasarımları sadece algılamanızı değil; aynı zamanda onları deneyimlemenizi sağlıyor. Estetik kaygılar açısından sorun yaratmayan modern tasarım anlayışında işlevsellik ön plana çıkarken, “kullanıcı odaklı tasarım” gittikçe daha popüler hale geliyor. Bu anlamda ilk olarak UX adı verilen “kullanıcı deneyimi” kavramını yakından tanımak faydalı oluyor.
Kullanıcı deneyimi, aslında herhangi bir tasarımla etkileşime girdiğiniz anda ve sonrasında yaşanan duyusal ve duygusal değişimlerin tamamını kapsayan bir süreci ifade ediyor. Tasarımı deneyimlerken beklentilerinizin ne oranda karşılanabildiği, tasarımın size fayda sağlayıp sağlamadığı, kullanım kolaylığı ve ulaşılabilirliği, sizde uyandırdığı duygular ve görsel özellikleri gibi faktörler, “kullanıcı deneyimi” adı verilen sürecin niteliğini belirliyor. Olabildiğince çok duyunuzla etkileşime giren ve iç dünyanızda değişimlere neden olan tasarımlar, kullanıcı deneyiminde “sense” kavramının önemini açığa çıkartarak tasarım hakkındaki fikirlerinizi oluşturuyor. Örneğin, kapkaranlık bir ortama girdiğinizde farklı sesler duymak ve farklı dokuları deneyimlemek; görme, işitme ve dokunma duyularınızı harekete geçiriyor. Ardından karanlıkta görme çabasını sonlandıran beyin, işitme ve dokunma deneyimlerine daha özgür bir biçimde odaklanmanızı sağlıyor. Bu esnada farklı bir koku veya farklı bir tat ile karşılaştığınızda duyusal deneyimlerinize bir yenisi daha ekleniyor. Böylece tüm duyularınıza hitap eden bir tasarım, sizi baştan aşağı etkisi altına almayı başarmış oluyor. İşte bu tarz örnekler, dünyayı algılamamızı sağlayan duyularımızın, tasarımların başarıya ulaşmasındaki önemli rolüne ışık tutuyor.

Duyusal tasarım vücudun farkındalığını arttırdığı ve içsel tepkilerimizi teşvik ederek yeni duygusal alanlar yarattığı için bu yenilikler tüm kullanıcılar için fayda sağlıyor. Örneğin; okunulabilen haritalar, görme engelli kullanıcılar için mobilite ve bilgiyi kolaylaştırırken; ses aygıtları sesi ciltte hissedilen titreşimlere dönüştürür. Sofra takımı ve mutfak aletleri, demans veya görme kaybı yaşayan insanlara rehberlik etmek için renk ve form kullanır.
Duyusal Verilerin Açığa Çıkardığı Duygusal Tepkiler Kapsamında “Sense” Kavramı
Duyularınızla tanıdığınız her bir nesne, mekân veya görsel tasarım ögesi, içinizde bazı duyguların açığa çıkmasına neden oluyor. Özellikle renkler bu anlamda oldukça etkili oluyor. Renklerin psikolojik anlamları üzerine yapılan çalışmalar, hem iç mekân hem de ürün tasarımcıları tarafından dikkate alınıyor. Bu etkiler arasında en bilinen örneklerden birisi, mavi renginin kullanıcıya sağladığı zihinsel netlik ve yaratıcı düşünce oluyor. Bunun yanında özellikle fast food zincirlerinde, ticari amaçlarla sık sık kullanılan kırmızı rengin iştah artırarak kullanıcılarda yemek yeme isteği uyandırdığı biliniyor. Benzer bir yaklaşım, sarı ve turuncu renkleri için de söz konusu… Enerjiyi artıran bu renkler, daha çok dinamik mekânlarda ve hareketli nesnelerde tercih ediliyor. Dinlendirici bir renk tonu olan gri ise, sabit mobilyalarda ve dinlenme mekânlarında kullanılıyor. Tüm bunların nedeni, göz ile algılanan renklerin beynimizde yaptığı çağrışımlar neticesinde verdiğimiz duygusal tepkiler olarak karşımıza çıkıyor.

Göz, o an kişinin karşısında olduğu tasarımın rengini orta beyine iletiyor. Burada oluşan algıya göre vücudun farklı bölgeleri çeşitli tepkiler veriyor. Benzer durumlar, işitsel ve dokunsal özellikler için de geçerli oluyor. Ani bir gürültü irkilmenize neden olurken, sakin bir melodi ruhunuzun dinginleşmesine yardım edebiliyor. Böylece farklı işitsel özelliklere sahip tasarımlara vermiş olduğunuz tepkiler de değişiklik gösteriyor. Sert bir zemine düştüğünüzde canınızın acıyacağı bilgisi, sizi yumuşak yüzeylere yönlendirebiliyor. Soğuk iklimli bölgelerde tasarlanan ahşap ağırlıklı iç mekânlarda, ahşabın sıcak tonları, psikolojik olarak havanın soğukluğunu düşünmemenize yardımcı oluyor. Bu gibi duyusal verilere bağlı olarak oluşan tepkiler, tasarım yaparken “sense” kavramının öneminin altını çiziyor.
Duyusal tasarım ve kullanıcı deneyimi tasarımı, her ne kadar duyulara ilişkin kavramlar olsalar ve tasarımın başarısında önemli bir yer tutsalar da, bu durum kesinlikle başarılı bir tasarımın tüm duyular ile etkileşime girmesi gerektiği anlamına gelmiyor. Aksine bazı kullanıcılar, aşırı uyarandan rahatsız olduğu için tasarımı incelemek istemeyip uzaklaşabiliyor. Bu nedenle, her konuda olduğu gibi bu anlamda da dengeyi sağlamak çok önemli oluyor. Duyuların yoğun dış etmenlere maruz kalmadan dengeli bir biçimde uyarılması ile “sense” kavramının tasarım alanındaki olumlu etkilerini akla getiriyor.

Ayrıca çoklu duygular ile algılanan tasarımlarda bu duyular arasındaki iletişim kopukluklarını gidermeye öncelik vermek gerekiyor. Aksi halde tasarımlar kısa süreli birer çözüm önerisi olarak kalıyor ve sürdürülebilir olmaktan uzak bir hal alıyor. Özellikle çalışma alanlarının tasarımında, sürdürülebilirlik kavramı son derece önem taşıyor. Örneğin burada kullanılacak tasarımlar ile kullanıcıların çalışma sırasında hissedebileceği dikkat dağınıklığının minimuma indirilmesi gerekiyor. Bu nedenle çalışma ve eğitim alanlarının tasarımlarında da “sense” kavramı sıklıkla ele alınıyor.
Bürotime, “Sense” Kavramını Merkeze Taşıyor
Başta çalışma ve yaşam alanları olmak üzere yenilikçi iç mekân çözümleriyle tanınan Bürotime, tasarım anlayışına yeni soluk getirdiği “unique sense of design” mottosu ile ofislerde çeşitli kullanım senaryolarını göz önünde bulundurarak kullanıcı gereksinimlerini ideal bir şekilde karşılıyor. Bürotime’ın sağlık, eğitim, medya, kamu gibi farklı iş kollarına yönelik çözümleriyle çalışma alanlarınızı birbirinden güzel ürünlerle tamamlayarak duyularınızı harekete geçirmeye ne dersiniz? 🙂