Mekan, en basit anlatım ile bir canlıyı çevresindeki diğer canlılardan ayıran ve belli bir alanı sadece o spesifik canlı için özel hale getiren boşluktur. Bu tanımı örneklendirmek isterken akla gelebilecek ev, ofis ya da daha farklı yapıların ortak özelliği genellikle duvarlarla çevrelenmiş olmalarıdır. Ancak bu aslında yeterli değildir. Bir mekânı oluşturmak için bir ağaç bile yeterli olabilir. Yine de mimarlığın oluşturmayı hedeflediği, üzerinde çeşitli değişiklikler yapılan, farklı akıllar ve yetenekler tarafından tekrar tekrar tasarlanan mekânlar büyük çoğunlukla bu duvarlı alanlardan oluşmaktadır. Bir mimari tasarımı oluşturmak için iki farklı mekân gerekmektedir ki bunlar iç ve dış mekânlardır.
İç Mekânınızı Kişiselleştirme
Kişinin bulunduğu iç mekânı algılaması ilk önce bakma ve görme ile gerçekleşir. Bu noktadan sonra, kişinin kendini evinde hissetmesi ve bulunduğu mekânı algılayabilmesi için gerekli olan şey, bu kişiselleştirilmeye başlanılmış boşluk içinde vakit geçirmesidir. Zaman içinde tanımaya ve hem eksikleriyle hem de güzellikleriyle aklınızda yer etmeye başlayacak olan bu mekân, aslında bir noktada sizin yaşamınızı yansıtan bir aynaya dönüşmektedir. Burada sizin bıraktığınız etki ile iç mekânın sizde bıraktığı etki bir noktada karşılıklı hale gelir. Siz ne kadar bulunduğunuz yere katkı yaparsanız o da size geri dönüşü aynı şekilde yapar. Zaman içinde keşfedeceğiniz benliğinizin etkileri sadece sizin fiziksel olarak o boşlukta yer almanızla da alakalı değildir. Sizin kendi varlığınıza ek olarak yerleştirdiğiniz mobilyalar, eşyaların dokuları, formlarından objelerin yüzeyleri hatta duvarların renk seçimlerine kadar birçok önemli nokta vardır. Objeleri oluşturan maddeler yeryüzünde sizden önce formsuz olarak bulunduğu için seçtiğiniz aksesuarlar ve mobilyalar aslında sizi yansıtan ve sizin anlatmak istediğiniz hikâyeye ayak uyduran yapılardır. Buna göre iç mekânınız siz farkında olsanız da olmasanız da tamamıyla sizi yansıtacak şekilde tasarlanmıştır. Dekorasyon zevkinizin ön plana çıktığı iç mekân kurgusu için en önemli nokta seçtiğiniz mobilyalar ve bunları tamamlamayı uygun gördüğünüz objelerdir.
Minimalizm bu noktada kendinizi mobilyalarınızla yansıtabileceğiniz akımlardan biridir. Minimalistlik, en yalın haliyle anlatılması gerekirse, nesnelliği ön plana çıkartan, fazla eşyadan kaçınan, mobilya ve aksesuarların fonksiyonel ancak en yalın hallerini tercih eden bir zevke sahip olmak demektir. Modern bir tarz oluşturmanın öncelikli olduğu akımda aslında kullanılan malzemeler son derece yalın gözükse de mimarisinde ve tasarımında kullanılan malzemeler ile çizimler açısından özenle seçilmiş olduğu belli olan ürün ve modeller mevcuttur. İşlevselliğin de ön planda olduğu minimalizmde gereksiz eşyalar ya da depolama alanları gibi göz yorucu ve dikkat dağıtıcı mobilya seçimleri bulunmamaktadır. Buna göre, her akımda olduğu gibi minimalizmde de mobilya seçimi ve iç mekânın akıma uygun dekorasyonu ön plana çıkmaktadır.
Aydınlatma ile Minimalizm Algısını Yaratma
Evlerde daha çok beyaz ya da gri gibi açık ve dinlendirici tonların tercih edildiği minimalizm, aydınlatma olarak da LED ışıklandırmalar kullanılabilir. Buna ek olarak gösterişli ve sallantılı avizelerin yerini daha sade, küçük ancak kullanışlı aydınlatmalara bırakır. Cam, ayna ve metal gibi maddelerin ya da objelerin de kullanım olarak son derece ön planda olduğu akım size aslında yepyeni bir felsefe sunmaktadır. Mobilya seçiminin ve uygun görülen eşyalarının iç mekân içine yerleştirilme tarzlarının son derece önemli olduğu bu akımda, alışveriş yaparken aklınızda bulunması gereken önemli sorulardan birkaç tanesi, almak istediğiniz eşyanın size sağlayacağı yarar ile tasarımının evinizin genel dekorasyonuna uygunluğu olmalıdır. Japon mimarisinden ve Zen Budist bahçelerinden de esinlenebileceğiniz dekorasyonunuzun en önemli tamamlayıcısı ise; eve giren güneş ışığıdır. Mümkün olduğunca büyük pencerelerle aydınlatılmış, iddialı ve rengârenk perde seçeneklerinden kaçınılmış, doğallığın yakalanmaya çalışıldığı iç mekânınızda en önemli amaçlardan biri dengeyi yakalamaktır.
Minimalist Bir Dekorasyon ile Dengeli Hayat
Sahip olduğunuz mobilyaların sizi zevk ve düşünce özellikleri açısından yansıttığı bilinmektedir. Buna göre; minimalist yaklaşım kavramı bir iç mekana tam olarak uygulandığında yansıttığı şey, sizin hayata bakış açınız ve zevkleriniz olacaktır. Tüketim çılgınlığından kaçan, işlevselliğe ve mümkün olduğunca az ancak öz mobilyaya yer veren minimalizm, savunduğu görüşler dolayısıyla aslında son derece çevre dostu bir akımdır. İçeri girdiğiniz anda ferahlık uyandıran ve kullanılabilir alanların görülür olduğu iç mekânlarda seçilen mobilyalar sürdürülebilirliği yansıtmaktadır. Bu noktada önemli olan modaya göre her bir ya da iki senede değiştirilen mobilyaları kullanmak değildir. Onun yerine dikkat çeken şey; var olanı değerlendirmek, olan fazlalıkları mümkün olduğunca en aza indirmek ve sade bir dekorasyon stili izlemektir, dolayısıyla bir noktada mobilya tasarımı yapmaktır. Farklı yapıdaki eşyaları benzer renk tonlarında karıştırarak da dekore edebileceğiniz iç mekânınızın en önemli özelliği sizi yansıtması olacaktır. Sadece sabit mobilyalarınızın değil, ancak elektrikli aletlerinizin bile en azından renk ve dizilim açısından minimalistik akıma uyması son derece önemli bir noktadır. Çünkü bu tasarımları gerçekleştirirken aslında düşünmeniz gereken sadece yapmış olmak için iç mekânınızı bu şekilde dekore etmeniz olmamalıdır. Sahip olduğunuz özellikleri yaşama alanınıza yansıtmanız sizin buraya daha çok bağlanmanızı sağlarken, sunduğu konfor ve güven ile de bir anlamda dış dünyadan kaçış noktanız haline gelecektir. Şehir hayatının oluşturmuş olduğu baskılardan ve stresten kaçmak için de bir noktanız olacak bu mekân, aslında sizin şehir içindeki vahanız olacak.
Denge konusunun da son derece önemli olduğu minimalizm, sağladığı imkânlarla size rahat hareket olanağı da sağlamaktadır. Her ne kadar dinlenmeye ve abartıdan uzak kalmaya odaklansa da mutfak tezgâhları gibi yerlerde cilalı ya da parlak objeleri sadelik ile denge kuracak şekilde kullanabilirsiniz. Burada objeler ve küçük ev aletleri kapakların arkasında depolandığı için etrafta göz yoran ve hareket alanınızı kısıtlayan fazlalıklar olmayacaktır. Dolayısıyla iç mekânınıza renk katmak adına bu tarz farklılıklar yapabilirsiniz.
Kendinize Ait Bir Oda
Bütün bir mekânınızı baştan yaratmak için maddi olanağınız yoksa elinizdeki mevcut ürünlerin işlevselliklerini arttırarak ve renk tonlarını değiştirerek de evinizin mobilyalarını dolayısıyla dekorasyonunu minimalist bir çizgiye çekebilirsiniz. Buna göre zaten var olan koltuğunuzun kılıfını değiştirebilir, elinizde fazladan olan ve uzun zamandır kullanmadığınız eşyaları satabilir, ya da mobilyalarınızın kullanılmayan kısımlarını modifiye ederek işe yarar hale getirebilirsiniz. Avrupa’daki Sanayi Devrimi’nden sonra bir akım olarak insanları etkilemeye başlamış olan minimalizm aslında tam olarak da kendi çabanız ve isteğiniz ile mevcut kaotik durumu değiştirip yerine düzen ve denge getirmenizdir. Buna göre sizi siz yapan özellikler sadece dış görünüşünüzü ya da davranışlarınızı belirlemez, bir bütün olarak sizin yaşadığınız yeri de etkiler. Dolayısıyla yapmanız gereken kendinizi yansıtan mobilya ve aksesuarları seçerek kendinizi dünyaya yansıtmak ve bir yandan da kendi güvenli kabuğunuzu kurmaktır. Bunun için teknolojiden de yararlanabileceğiniz gibi modernitenin en önemli akımlarından biri olan minimalizmden de faydalanabilirsiniz.
Mekânın içinde yapılanan eşyalar belirli bir yapıya, sıraya veya düzene oturtulmuşsa bu aslında sizin sahip olduğunuz görüşü de yansıtan bir özelliktir. Dolayısıyla dış mekandan çok, iç mekan düzenini oluşturmak ve onu seçtiğiniz mobilyalarla ‘’sizin’’ yapmak çok önemlidir.
Ebru
25 Temmuz 2019 16:14
”Dışarıya kapanmak esasen içeri açılmaktır’’ der Franz Kafka. Kendimizi daha yakından tanımak, ne istediğimizi bilmek için bazen yaşamımızdaki kalabalıklardan uzaklaşmamız gerekir.🙏