Yaklaşık 1,5 yıldır, COVID-19’un yayılmasını engellemek amacıyla hükümetler tarafından çeşitli önlemler alınıyor. İnsanların toplumdan bir süre izole olmasına dayanan bu tedbirler, kişilerin yaşamını alışılmışın dışında bir yöne çekiyor. Evden çalışma, hibrit model, uzaktan eğitim gibi yaygınlaşan uygulamalar, bireylerin evlerinde daha fazla zaman geçirmesiyle sonuçlanıyor. Doğadan uzak beton binalarda uzun süre kapalı kalmak ise; pandemi öncesi farkına varılmayan ihtiyaçların ortaya çıkmasına neden oluyor.
Kentleşme ve Çevre İlişkisi
Şehirlerde artan nüfus beraberinde plansız kentleşme ve yapılaşma sorunlarını getiriyor. Kalabalık nüfusun ihtiyaçlarını karşılayabilmek için kentsel tasarım ve mimari, bina yapımına odaklanıyor. Bunun sonucunda azalan yeşil alanlar şehir havasının daha kirli olmasına, karbon ayak izinin artmasına ve kontrolsüz büyümeye sebep oluyor. Böylelikle artan betonlaşma, iklim krizi konusunu daha da ciddi bir sorun haline getiriyor.
Pandemi öncesi kentleşme daha çok barınma konusunu merkeze alsa da, COVID-19 bunun yeterli olmadığını gösteriyor. Binaların barınmadan fazlasını sunması gerektiğini ve insanın doğanın dinginleştirici ortamına olan ihtiyacını ortaya çıkarıyor. Birden fazla kişinin yaşadığı evlerde yeşilin yanı sıra; kişisel alan gereksinimi de gözleniyor. Mevcut yapıların çoğunda yapılabilen basit değişiklikler, bu problemlere çözüm sunabiliyor.
Pandemi Sonrası İç Mekan Tasarımları
Pandemi tedbirleri sonucu evde daha çok vakit geçirenler daha fazla kişisel alana ihtiyaç duyuyor. Özellikle küçük ve az odalı konutlarda bu sorun daha çok dikkat çekiyor. Ancak efektif iç mekan kurguları yapılarak çeşitli çözümler üretilebiliyor.
Gittikçe sayısı artan çok fonksiyonlu mobilyaların küçük ev mekânları tasarımında kullanılmasıyla az eşya ile işlevsel bir dekorasyon oluşturulabiliyor. Dar alanların verimli kullanılması sonucu çok daha fazla kişisel alan yaratılabiliyor.
Yeni mimari trendlerde balkonlu evler ve balkon ya da teraslarda küçük bahçeler oluşturmak ön plana çıkıyor. Küçük alanı verimli kullanmak için tasarlanan dikey bahçeler bu trendin en önemli örnekleri arasında yer alıyor. Aynı zamanda bahçeli evlere, şehirden uzak dağ ve kır evlerine de ilginin arttığını söylemek mümkün. Balkonu olmayan konutlarda ise; iç mekânda yetişebilen bitki kullanımının artması bekleniyor.
Karantinanın Çevreye ve Günlük Yaşama Etkileri
Küresel ölçekteki yoğun taşıt trafiğinin COVID-19 karantinasıyla azalması sonucu, hava kirliliği miktarının da düştüğü gözlemlendi. Doğaya zararı bulunan insan faaliyetlerinin kısa süreli durması, doğanın yeniden canlanmasını sağlıyor ve dikkatleri iklim krizine çekiyor. Evden çalışma gibi yeni iş modelleriyle karbon ayak izinin azaltılması düşünülüyor.
Pandemiyle birlikte değişen çalışma şekillerinin yanı sıra, ofis ortamları da yeniden ele alınıyor. Açık ofis modellerinin yerine, sosyal mesafenin korunduğu ve temasın azaldığı tasarımlara yönelim gözleniyor. Teması azaltmak amacıyla sensörlü kapılar, asansörler ve musluk bataryaları kullanılıyor. Dezenfeksiyon noktaları artık her iç mekana girmeden önce karşılaştığımız gerekli detaylar arasında… Sosyal mesafeyi korumak içinse, açık çalışma alanları bölmelere ayrılıyor ve mekanlarda güvenli sınırları belirten çeşitli renkte işaretlere yer veriliyor.
COVID-19 tedbirlerine uygun üretim yapan Bürotime, farklı çalışma alanları için tasarladığı mobilyalarla öne çıkıyor. Bürotime, TSE COVID-19 Güvenli Hizmet Belgesi’yle de bu yaklaşımı tasdikliyor. Home office ve pandemi tedbirlerine uygun çalışma ortamları için efektif çözümler sunuyor.