Tasarım odaklı düşünme deyince aklınıza hemen grafik tasarım ya da endüstriyel tasarım gelmesin. Tasarımcı olsun olmasın, müzikten edebiyata, bilimden ticarete pek çok alanda tasarım odaklı düşünmek mümkün, hatta gerekli sayılabilir. Tasarlama gücünden faydalanarak, bir tasarımcı gibi planlanan süreçler, yenilikçi ve yaratıcı fikirlerin yolunu açar. Tasarım odaklı düşünme, yani “design thinking” hangi işi yapıyor ya da hangi sorunu çözüyor olursanız olun, yeni bir düşünce sisteminin kapısını aralar.

Dünyanın önde gelen yenilikçi şirketlerinin tümünün kullandığı, dünyanın en büyük üniversitelerinin benimsediği design thinking, yani tasarım odaklı düşünmenin özünün çözüme yoğunlaşma ve çözüme gidişte farklı yollar arayışı olduğu söylenebilir. Karşılaşılan sorunları yenilikçi yaklaşımlarla çözebilir, çözüm yolları ararken yeni yöntemler tasarlayabilirsiniz.

Görsel: https://www.gsb.uct.ac.za/dschool

İlk Görüntünün Ardındaki Gerçeklik

Design thinking, bir konuyu algılarken ilk görünen haline ikna olmamayı öngörür. İlk anda görülemeyen boyutları aramak, alternatif stratejilerin peşine düşmek ve tüm varsayımları hesap etmeyi gerektirir. Tasarım odaklı düşünme yönteminden hazır reçeteler beklememek gerekir. O bir düşünme ve çalışma yöntemidir. Bu sistemi kullanarak, hemen hemen her konuda ve her alanda yenilikçi bir düşünme yolu tasarlanabilir.

Konu edinilen ürün ya da insanlar için öncelikle anlama çabasına girilmesi gerekir. Empati buradaki anahtar sözcüklerden biri olabilir. Sorunu çok boyutlu olarak sorgulama, olasılıkları sorgulama ve olası sonuçları sorgulama… İnsanı temel alan bir yöntemle, beyin fırtınası ya da workshop ile pek çok fikrin kapısını aralamak gerekir. Kullanılan özel yöntemler, farklı varyasyonlar arasından ideal yöntemin bulunmasını kolaylaştırır.

Görsel: brainwise.it/

Tasarım Odaklı Düşünmenin 5 Aşaması

Design thinking yöntemine dair farklı yaklaşımlar olsa da, Stanford Üniversitesi’nin d.school da denilen Hasso-Plattner Tasarım Enstitüsü, 5 aşamalı bir design thinking modeli ortaya koyar. Bu en yaygın ve en bilinen tasarım odaklı düşünme modeli olarak öne çıkar. Bu düşünme modelindeki aşamaların her zaman sıralı olmayabileceğini de unutmamak gerekir.

İlk aşama, empati kurmaktır. Kullanıcılarla empati kurulur.

İkinci aşama, tanımlamaktır. İhtiyaçların, sorunların, iç görülerin tanımlanması istenir.

Üçüncü aşama, tasarlamaktır. Yenilikçi çözümler yaratacak fikirler için varsayımlar ileri sürülür, varsayımlarla mücadele edilir.

Dördüncü aşama, prototiplemektir. Çözüm üretmeye başlama evresine geçmek için konular, sorunlar prototip hale getirilir.

Beşinci aşama, test etmektir. Bulunan çözümler test edilir, sınanır.

Görsel: geektime.es

İnovasyon Çağında Yaratıcılık ve Tasarım

Çağımız inovasyon çağı. İnovasyon için yaratıcılık ve tasarım şart. Tasarım odaklı düşünme 5 aşamada özetlenmiş bu modeli çok aşan bir gerçekliğe dönüşmüş durumda… Apple, Google, General Electric, Samsung gibi dünyanın önde gelen yenilikçi şirketleri bu metodolojik yaklaşımı uzun süredir kullanmaktalar. Teknolojik gelişimin baş döndürücü hızı inovasyon, Ar-Ge, tasarım gibi kavramları daha öne çıkarırken, çok boyutlu düşünmeyi de kaçınılmaz kılar. Dijital ve akıllı teknolojileri geliştiren şirketler hızla design thinking yöntemini benimserken, çağımızda ilerlemenin öncüsü durumundaki MIT, Harvard, Stanford gibi üniversiteler programlarına bu modeli almakta gecikmeye kurumlar arasında yer alır.

Görsel: yesido.info/office-wall-quotes/

Kalıplara Takılıp Kalmayan Bir Düşünme

Giderek artan popülerliğiyle öne çıkan design thinking, insanı temel alan metodolojik bir yaklaşım olarak yaratıcı fikirlerin doğmasına zemin hazırlar ve bu fikirlerin prototiplendiği workshop’lar ile daha da geliştirilmesini sağlar. Tüm bu çabalar ve yenilikçi düşünme sistematiği, insanların kalıplaşmış düşünce modellerini sarsan bir etki yaratır. Yıllar içinde oturmuş, deneyimlerle katılaşmış düşünce kalıplarını sarsmak ve değiştirmek kolay değildir. Tasarım odaklı düşünme bu kalıpların yeni yollar bulunmasını, yeni çözümler üretilmesini önleme ihtimalinin önüne geçer. Yenilikçi sorun çözmeye yarayan “thinking outside of the box”a, yani “kalıpların dışında düşünmeye” böyle ulaşılabilir.

Zihnimizde yerleşik olan, deneyimlerle sabitlenmiş ya da öğrenilmiş pek çok hazır kalıp çözüm bulunur. Kalıpların dışında düşünme bu hazır kalıpları bir kenara bırakarak, yenilikçi çözümler için yeni bir yol açar. Bu süreç kalıplaşmış düşüncelerden kurtulabilmek için hem kendi zihnimizle, hem çevresel faktörlerle sürekli bir mücadeleyi gerektirir.

Görsel: medium.com/

Bütün Departmanların İşi Olarak Design Thinking

Tasarım odaklı düşünme sadece tasarımcıların işi olarak görülemediği gibi, sadece inovasyon ya da Ar-Ge gruplarının işi olarak da görülemez. Aksine tasarım odaklı düşünme tüm aşamaları, tüm sorun çözme mekanizmalarını kapsayan bir model ortaya koyar. Pazarlama, İnsan Kaynakları, teknoloji, kurumsal iletişim ve strateji gibi pek çok departmanın çalışmasının içine design thinking modelini yerleşmesi gerekir. Böylelikle yaratıcı çözüm fikirleri ortaya çıkabilecek; yaratıcılık, patern yakalama, imajı düşünme, farklı düşünme gibi yetkinlikler tetiklenebilecektir. Bu tür etkinlikler, sağ beyin yetkinliklerinin tetiklenmesi esasına dayanan iç görülerin ortaya çıkarılmasını amaçlar.

Sıkışan Kamyon Nasıl Kurtulur?

Interaction Design Foundation’ın yayınladığı “What is Design Thinking and Why Is It So Popular?” (Tasarım Odaklı Düşünme Nedir ve Neden Bu Kadar Popüler?”) adlı makalede bu konu ayrıntılı biçimde incelenirken, basitleştirici bir anekdot kullanılır. Makalede anlatılan olayda; bir köprünün altından geçmek isterken sıkışan bir kamyondan söz edilir. Kamyon ne ileri, ne de geri gitmez, sıkıştığı için hareket ettirilmez. Mühendisler, itfaiyeciler, kamyoncular, acil durum personeli, tümü kendi alışılagelmiş, kalıplaşmış düşünceleri ile farklı çözümler üretir. Kimi kamyonu parçalarına ayırmayı, kimi köprünün o bölümünü yıkmayı önerir. En yaratıcı çözümü ise tesadüfen oradan geçmekte olan ve tartışmaya tanıklık eden bir genç önerir: “Neden lastikleri indirmiyorsunuz?” Herkes şaşkındır. Gencin önerisi uygulanır, kamyonun lastikleri indirilir, kamyonun yüksekliği azalır ve sıkıştığı yerden kolayca kurtulur. En basit çözüm en umulmadık insandan çıkmıştır. Kalıpların dışında düşünme başarısı, yenilikçi bir çözümün yolunu açmıştır.

Hikâye Anlatmanın Yaratıcı Evreni

Kamyon hikâyesinde olduğu gibi, hikâye anlatmak yaratıcı bir metot, geliştirici bir düşünme yöntemi olarak kullanılabilir. Yeni fikirler, yeni çözümler açığa çıkarabilen, ilham perilerini yardıma çağıran hikâye anlatıcılığı, gerçek sorunların çözümü için hayal kurmak üzere gerçek doneleri verir. Çocukluğumuzdan itibaren dinlediğimiz, hatta anlattığımız hikâyelerde sorunlar ve sıra dışı çözümler vardır ve bizi başımıza sonradan gelebilecek olaylara karşı uyarırlar.

Hikâye anlatırken olduğu gibi, tasarım odaklı düşünme insanları sorular sormaya ve yeni yanıtlar aramaya iter. Bu durum, zorlayıcı varsayımlar dahil olmak üzere geniş bir tasarım gücü oluşturur. Hikâyeler çoğu zaman ilk akla gelen sonlara değil, şaşırtıcı, hatta yanıltıcı sonlara sahiptirler. Design thinking, yani tasarım odaklı düşünme de bunu ister. Kalıpların dışında düşünerek yeni sorular, yeni düğümler ve yeni çözümler. Daha önceki varsayımlar yeniden sınanır, söz konusu problemin özgün yanları öne çıkar ve biraz daha derine inilerek yeni fikirler açığa çıkarılır. Böylece ürüne, insana ya da konu neyse ona dair bir prototipleşme sonucuna varılır.

Görsel: idean.com
Design Thinking İçin Bir Başlangıç

Hikâye kurgulamak, tasarım sürecinde yer alan herkesin temel konu çevresinde buluşmasını ve ortaklaşa düşünebilmesini de sağlar. Empati ile başlayan design thinking süreci, birbirinden ilham alan hikâyelerle birlikte öğrenmeyi ve yeni yollar bulmayı mümkün kılar. İster uluslararası bir şirketi kuran tasarımsal zeka olsun, ister Hamlet’i tasarlayan yaratıcı zeka, ister Socrates’in doğurtan soru sorma yöntemi olsun, isterse de Walt Disney’in bugünü anlatan simgeselliği tümü aynı design thinking modelinin parçalarıdır. Anlattıkları hikâyeler Alice’e yol gösteren tavşan gibidir, o delikten geçilerek harikalar diyarına ulaşılır.

Tasarım odaklı düşünme bugünün dünyasının iş ortamlarında bütünlüklü bir değişimi zorunlu kılar. Bürotime’ın empati ile başlayan, işlevselliğe ulaşan tasarım felsefesi, ofisleri de bütünüyle yeniden düşünmeye fırsat verir. Bürotime Elements sayfasını ziyaret etmek de iyi bir başlangıç olabilir, ne dersiniz? 🙂