Edebiyatta “başkalaşım” olarak adlandırılan “metamorfoz” kavramı, dil bilgisinde “morfoloji” olarak da anılıyor. Bu kavram sanat odağında ele alındığında, tarihsel bir dönüşümü ve bu dönüşümün uzantılarını ifade etmektedir. Belli bir süreç içinde yaşanan bir başkalaşımın, birey ve toplum üzerindeki etkileri de bu kavramın önemli bir parçası olarak nitelendirilmektedir. Özellikle, “tasarımda metamorfoz” söz konusu olduğunda, “kullanıcı deneyimi” kavramının önemini baz alarak sanat ve birey arasındaki ilişkileri kapsamlı bir şekilde incelemek gerekiyor. Farklı sanat dalları arasında da “başkalaşım” kavramının ele alınış şekilleri birbirleri ile ilişkilendirilmektedir. Tasarımda, edebiyatta, plastik, işitsel ve hatta ritmik sanatlarda “başkalaşım” kavramı, somut bir dönüşümü simgelemekle birlikte, sanatsal bir ifade biçimi olarak da kullanılabilmektedir.

“Sanatta Başkalaşım” Ne Anlama Geliyor?

Sanatta başkalaşım kavramını daha iyi anlayabilmek için ilk olarak; tarih öncesi dönemden bugüne sanatsal anlamda yaşanmış bazı dönüşümlerden söz etmek gerekiyor. Örneğin; sanatın tanımı ve amacına yönelik tarih boyunca yapılan tartışmalar incelendiğinde; kimileri sanatın sanat için olduğunu, kimileri ise toplum için olduğunu savunuyor. Bu yargılar farklı dönemlerde toplumun geneli tarafından kabul görüyor. Böylece söz konusu dönemlerde “sanat” kavramı ve ortaya çıkan “sanat eserleri” büyük dönüşümler yaşıyor. Toplumun farklı zamanlarda, farklı yargıları kabul etmesinde ise tarihi olaylar büyük bir rol oynuyor. Özellikle, savaşlar ve toplumsal travmalara neden olan bazı durumlar, toplumu oluşturan bireylerin varlıklarını ve yaşam biçimlerini sorgulamalarına neden oluyor. Tam da bu noktada sanatın ne için olduğu sorusu tekrar gündeme geliyor. Çeşitli travmalar sonrasında farklı sanat dallarını birer dışa vurum aracı olarak kullanan bireyler, içinde bulundukları duruma istinaden sanata bakış açısını tamamen değiştirebiliyor.

Bunun yanında toplum hayatında oldukça önemli bir yere sahip olan farklı dini inanışlar ve mitolojiye yapılan yaklaşımlar da sanatta yaşanan başkalaşımların okunabilirliğini artırıyor. Mitolojide nesnel anlamda sık karşılaşılan “başkalaşım” kavramı, çoğunlukla biçimsel dönüşümleri kastederken sanatta başkalaşıma neden olan esas konu, nesnelerin kavramsal açıdan dönüşümü oluyor. Bu noktada sanatçılar, neyin sanat olup neyin olmadığını ve sanatın kavramsal olarak ne anlama geldiğini sorgulamayı, sanatın kendisi olarak ele alıyor.

Görsel: wikipedia.org/
Edebiyatta Başkalaşımın En Büyük Temsilcisi: Tristan Tzara

Yazılı ve görsel sanatlarda “başkalaşım” kavramı, 20. yüzyılın başlarında Dadaizm’in ortaya çıkması ile yepyeni bir boyut kazanıyor. Edebiyat alanında bu akımı başlatan önemli isimlerden birisi de Tristan Tzara oluyor. Şair ve yazar olarak bilinen Tzara, geleneksel yazım kurallarını tamamen bir köşeye bırakıyor. Gazete kâğıtlarından kestiği sözcükleri bir şapka içine dolduran ve rastgele çektiği sözcükleri yan yana getirerek şiirler yazan Tristan Tzara, toplumun içinde bulunduğu duruma ve mevcut düzene karşı adeta bir protesto niteliğindeki sanat anlayışıyla dikkatleri üzerine çekmeyi başarıyor.

Birinci Dünya Savaşı’nın hemen ardından toplumun girdiği olumsuz ruh hali ve travmatik süreç nedeniyle, dönemin sanatçıları geleceğe dair umutlarını kaybetmeye başlıyor. “Hiçlik” ve “anlamsızlık” kavramlarının ön planda olduğu sanat eserleri ise bu durumun bir sonucu olarak ortaya çıkıyor. Tristan Tzara, savaş sonrası toplumsal psikolojinin etkilerini edebiyata bu şekilde yansıtıyor. Sanatsal kaygılardan uzak, önemsiz ve rastgele bir tutumla yazılan şiirlerin gerçekten “sanat” olup olmadığı sorusu ve bu tartışmanın, insanları sanatın kavramsal anlamını sorgulamaya yöneltiyor olması sanatın ta kendisine dönüşüyor.

Görsel: nimespicfa.pw/r-mutt-marcel-duchamp.html
Tasarımda Dönüşüme En İyi Örnek: Duchamp’ın Pisuvarı

Dadaizm kapsamında, Tristan Tzara’nın edebiyat alanında yaşattığı metamorfozun görsel sanatlardaki karşılığı ise Duchamp‘ın meşhur “pisuvarenstalasyonu olarak karşımıza çıkıyor. “Çeşme” (Fountain) adını verdiği bu çalışmada sanatçı; herkesin bildiği, sıradan bir pisuvarın üstünü imzalayıp bu ürünü bir sanat eseri olarak sergiye çıkarıyor. Sergilendiği dönemde ve sonrasında çok sayıda derin tartışmaya yol açan bu çalışma, modern sanat tarihinin en önemli eserlerinden birisi olarak kabul ediliyor. Marcel Duchamp, sadece bu çalışmasıyla değil, diğer sanat eserleriyle de kendisinden önce yapılan sanatsal çalışmalara oldukça eleştirel bir dil ile yaklaşarak sanat alanında büyük dönüşümlere yol açıyor. Leonardo Da Vinci’nin en ünlü tablosu olan Mona Lisa’ya bıyık ve sakal çizerek sergileyen Duchamp’ın tepkisel duruşunu bu hareketinden de rahatlıkla anlayabilirsiniz.

“Hazır – nesne” kullanımı ile sanat eserlerinin benzersiz yanlarını ortadan kaldıran Duchamp, baş aşağı yerleştirdiği ve “Çeşme” adını verdiği pisuvarda olduğu gibi, bir tabure üstüne koyduğu bisiklet tekeri ve şişe rafı gibi seri üretim nesneleriyle de sanatını icra ediyor. Böylece aynı nesnenin her bir kopyası, sanat eserinin taşıdığı anlamı üstleniyor. Uyguladığı yöntem ile sanatın kavramsal değerini ön plana çıkaran Duchamp, eğer sanatçı herhangi bir nesneyi sanat eseri olarak tasarlamışsa, en sıradan nesnelerin bile kolayca sanat eserine dönüşebileceğini savunuyor. Günümüzde “Çeşme” (Fountain) isimli çalışmaya ilişkin halen süren tartışmalar ve bu eser hakkında yapılan kabuller Duchamp’ın savunduğu dönüşümün gerçek olduğunu kanıtlıyor.

Görsel: artmeteo.com/1371/
Duchamp’ın İzinde Sanatta Dönüşümü Devam Ettiren İsim: Andy Warhol

20. yüzyılın başlarında Duchamp’ın başlattığı akımın izlerini süren Andy Warhol, 1950’li yıllarda popüler kültüre ait nesneleri birer sanat eserine dönüştürmeye başlıyor. Meşhur “Campbell” çorba kutuları ile yaptığı bir çalışmanın 1000 dolara satılması üzerine Pop-Art kültürünü dünyaya tanıtan Warhol, bazen konserve kutularını, bazen kola şişelerini, bazen ise sadece bir muzu sanat eserine dönüştürerek kullanıyor. Andy Warhol, sanatta nesnelerin ve kişilerin kavramsal açıdan dönüşümünü farklı şekillerde gerçekleştiriyor.

Andy Warhol, dönemin parlayan yıldızları arasında yer alan Marilyn Monroe, Che Guavera ve Bon Jovi gibi isimlere ait, seçtiği bir resmi çok sayıda yan yana ve alt alta görseller halinde bir araya getiriyor. Böylece bu popüler isimlerin toplumun zihnindeki imgesini sıradanlaştıran Andy Warhol, son derece sıradan bir nesne olan hamburger, muz gibi besinleri; eserlerinde birer sanat eserine dönüştürüyor. Kavramsal anlamda zihinlerde yaşanan bu dönüşüm; sanatsal anlamda gittikçe artan, yenilikçi ve yaratıcı ifade biçimlerinin ortaya çıkmasını sağlıyor.

Fonksiyonelliği Sanata Dönüştüren Akım: Minimalizm

Güncel sanat eserlerine bakıldığında, zihni bulanıklaştıran sürrealist çalışmalar yerine modern ve minimal eserler öne çıkıyor. Mümkün olduğunca göz yoran detaylardan arındırılmış, sade bir üsluba sahip, net mesajlar veren tasarımlar, modern sanatın başarılı eserleri arasında sayılıyor. Bu dönüşümün kaynağı ise yine tarihsel olaylara dayanıyor. Sanayi Devrimi sonrasında yaşanan endüstriyel ve teknolojik gelişmeler, günlük hayatın gittikçe hızlanmasına neden oluyor. Teknoloji çağına girdikten sonra günlük hayat temposuna ayak uydurmakta zorlanan bireyler, sadece sanatta değil, hayatlarının her alanında sadeleşmeye yöneliyor. Aynı anda birden fazla fonksiyonu yerine getiren tasarımlarda işlevsellik artırılırken tasarımların mümkün olduğunca sade olmasına önem veriliyor. Dekorasyonda daha az eşya ile daha verimli bir yerleşim yapılması hedefleniyor. Grafik çalışmalarda ise uzun yıllardır varlığını sürdüren firmaların logo tasarımlarına göz attığınızda, tasarım anlamında yaşanan dönüşümler kolayca gözlemlenebiliyor.

Minimalizm ile yaşam alanlarında da büyük dönüşümler yaşanıyor. Fonksiyonel ve sürdürülebilir mobilya tasarımları, ev ve ofis dekorasyonlarında daha çok tercih edilir hale geliyor. Gösterişli mobilyalar yerine, yenilikçi tasarımlar öne çıkarken; mobilyalara entegre olan teknolojik çözümler ise, minimal tasarımların popülerliğini ve kullanışlılığını artırıyor. Tasarım alanında yaşanan tüm dönüşümlere çağdaş ve yenilikçi duruşuyla ayak uyduran Bürotime, ofis dekorasyonuna dair ihtiyaç duyduğunuz her alanda sürdürülebilir çözümleri ile hizmet veriyor. Bürotime‘ın fonksiyonel detaylarla zenginleştirilmiş, minimal mobilya ürünleri ile siz de ofisinizi daha işlevsel ve sanatsal bir mekâna dönüştürebilirsiniz!