Yenilenebilir enerji güneş ışığı, rüzgâr, yağmur, gelgit, dalga ve jeotermal ısı gibi doğal olarak yenilenen kaynaklardan toplanan enerji anlamına geliyor. Bu tip bir enerji sürekli yenilenen doğal süreçlerden elde edildiği için “yenilenemeyen” fosil yakıtların tüketiminden elde edilen enerjiden farklılaşıyor. Yapılan araştırmalara göre elektrik üretimi, ısıtma-soğutma, ulaşım gibi önemli alanlarda enerji sağlayan yenilenebilir enerji pratiklerinin yaygınlaşması enerji güvenliği, iklim değişikliğinin kısmen azaltılması ve çeşitli ekonomik faydalar ile sonuçlanıyor. Bu anlamda yenilenebilir enerji kullanımı çevreye daha duyarlı bir yaşam biçiminin yolu olarak görülüyor.
Ürettiğinden Daha Fazla Enerji Tüketen Bir Yerleşim Yeri İleriye Dönük Nasıl Sorunlar Yaratabilir?
Geçtiğimiz yüzyıl insan kaynaklı çevre felaketlerinin sonuçlarının ne kadar çok katmanlı ve uzun vadeli olduğunu gösterdi. Tüketim kültürü, fosil enerji kaynaklarının sonlu ve sorunlu yapısını göz ardı ederken iklim değişikliği, çevre kirliliği, canlıların habitatlarının azalması ya da yok edilmesi gibi problemlere neden oldu. Alınan önlemlere rağmen bu problemlerin girift yapısı bugün hala etkilerini gösterirken, örneğin iklim değişikliği kaçınılmaz bir netice olarak varlığını sürdürüyor. Bu anlamda kentleşme ve kırsalın kontrolsüz azalımı nedeniyle mimarlık, tasarım ve mühendislik disiplinleri günümüzde yeni teknolojilerden faydalanarak sürdürülebilir ve yenilenebilir kaynakları kullanan bir yapılı çevreyi merkez haline getiren bir yaklaşımı benimsiyor.
Yapılı çevre, dünyadaki yıllık toplam enerji tüketiminin yaklaşık %40’ından sorumlu olarak gösteriliyor. Böylesi ciddi bir tüketim karşısında son 30 yılda, “sürdürülebilir mimarlık” terimi akademik ve profesyonel çevrede geniş ölçüde tartışılıyor ve modern mimaride önemli bir konu haline geliyor. Böylelikle sürdürülebilir, enerji verimliliğine sahip ve çevreye duyarlı binaları ve şehirleri tasarlamanın zorlu görevine dünya çapında mimarlar, tasarımcılar ve şehir plancıları katkıda bulunuyor. Bu açıdan yenilenebilir enerji teknolojisi sınırlarının giderek aşıldığı günümüzde, güneş ve rüzgar enerjisi ile çalışan binalar, yağmur suyunu geri dönüşten sistemler ve yalıtım teknolojisi sayesinde enerji kayıplarının azaltılması gibi uygulamalar mimari tasarımlara adapte ediliyor. Yenilenebilir enerjinin binalara başarılı bir şekilde entegre edilmesi, hem tasarım hem de teknolojinin anlaşılmasını ve dolayısıyla mimarların, mühendislerin ve diğer bina profesyonellerinin yakın işbirliğini gerektiriyor.

Yenilenebilir Enerjinin Mimari Açıdan Kullanım Alanları Nelerdir?
Bir bina ya da kent parçasının tasarımında enerji verimliliği anlamında çok farklı uygulama ve teknolojiler kullanılabiliyor. Örneğin, bir binada ısıtma ve sıcak su için pasif veya aktif güneş enerjisi kullanılabiliyor. Yolların yapımında beton veya asfalt yerine çakıl veya geçirgen beton kullanılması yeraltı suyunun yenilenmesine yardımcı oluyor. Yalıtım teknolojisi enerji etkin bina tasarımlarında tercih edilerek mevcut enerjinin korunması sağlanıyor. Yalıtım uygulamaları en temelde binanın dahil olduğu çevre koşullarına ve yapı tipolojilerine göre şekilleniyor.
British Columbia Üniversitesindeki araştırmacıların tasarladığı bakteri ile çalışan güneş pili bulutlu hava koşullarında dahi ışığı enerjiye dönüştürüyor. Bu teknolojinin ilk uygulamalarından biri ise Fransa’daki bir araç yolunda denenmiş.
Princeton Üniversitesinden araştırmacılar, binaya giren ışık ve ısı miktarını kontrol eden akıllı pencere teknolojisini geliştirdi. Pencere camında yer alan şeffaf güneş pilleri pencerenin kendine yetebilen bir sistem olmasını sağlıyor. Akıllı pencerelerin enerji maliyetinde %40’a varan tasarruf sağlayabileceği öngörülüyor.
Sanyo Electric tarafından inşa edilen Solar Ark projesi, hem mimari hem de foto-voltaik mühendislik harikası olarak kabul ediliyor. 5.000’den fazla güneş paneli ile kaplanan bina, ziyaretçileri güneş enerjisiyle ilgili eğitmeye adanmış bir müzeye ve laboratuvara ev sahipliği yapıyor.

Çatı yalıtımında kullanılmak üzere geliştirilen vakumlu yalıtım panelleri (vacuum insulation panel) hava geçirmeyen bir zarfla kaplanmış gözenekli bir ana malzeme içeriyor. Bu tabakalarda sıkışan hava tahliye ediliyor ve zarf daha sonra ısıyla kapatılıyor. Ana malzeme, hava çıkarıldığında yalıtım panellerinin çökmesini önlüyor. Yapılan araştırmalar bu teknolojinin 30 yıl sonra dahi yalıtım performansını %80’den fazla koruyacağını öngörüyor.